Kimdik ki biz? Yalınayak çimlere basmanın verdiği o garip huzur, dilimizin ucunda olupta söyleyemediğimiz kelimeler bile olamadık.
Beyaz mahalle duvarlarını delip geçen bir yosun olmalıydık. Onun yerine ayın o masumsuz göz yaşı olduk denize fırlatılan. Başı kapalı çiçek desenlerinden, mezarın siyahı ve ölümün sarısını bahşetmeliydi bize o günahlı kişi. Kısa ve öz yaşamadan tutuk kaldık, tutuklandık birbirimize. Parmaklıklarım oldun. El ele tutuşamadığım parmaklar. Dudaklarının arasındaki çatlakta yapıldı ölüm ayinim. İnatla kalbime ibadet ettin aklımın dehlizlerinde tutsakken. Hayat geçirmeyen etine diktim ata erkilliğimi. Yırtamam. Koparamam. Hani dikiş tutmazdı tenlerimiz? Tuttum ben. Tenime diktim o alçantrak aşkını.
Ölü fareler, dans eden terlikler ve rüzgarda dağılan tütünden saçların... Affet beni, ama bana senin kokunu getirmeyen batı rüzgarlarının estirenini sikeyim.