Ama ben daha az acı çekmek istemiyorum. Ben onu istiyorum. Onun o güldüğü zaman yanağında çıkan çukurları. Hani uykusuz kaldığında çatallaşan sesi yok mu? Ben onu istiyorum. En mutlu anımda bile huzursuz kalıyorum. Bir şeyler eksikti, onunlayken bile. Şimdi bir şeyler var sadece. Onlarca hap içtikten sonra polisi arayan zihinsizler gibiyim uzunca bir zamandır. Dünden beri sanırım. Ben bir kuyuyum. Karanlık, soğuk bir kuyu. Sense bir kuğusun. Güzel mi güzel, ışıklar saçan bir kuğu. Ama senin ışığın yetmez beni aydınlatmaya. Ben çekerim seni de o kuyuya.
Belki de ben haklıydım. Sende haklıydın, haklı haksız olmaz ilişkide derken. Ama belki de ben haklıydım. Dürüst olmak, gerçekten bağlanmak ve birileri için vazgeçilmezlerini çöpe atmak saçmadır derken. Kendi kendime, hayatım boyunca, aynanın karşısında. Her gün kendimi öyle motive ederken. Sonra sen geldin işte. Sonra sen gittin işte. Hem önceden hep tek kişi zarar görürdü ben ilişkilerimde. Tek bir kişinin canı yanardı. Hep diğerlerinin canı olurdu yanan. Şimdi bak, ikimizinkide yandı. Biz diyorum. Ayrılırken sen ve ben olduk ama hala biz olarak çekiyoruz acısını. Ölen biz oldu ama hala ne sen ne de ben gitmedik cenazesine. Çok mu korkuyoruz gerçekten? Yoksa o kadar hayali gömmek mi istemiyoruz? Kabul et, sende hala kabullenemedin. Hala tekrar başlayacağını düşünüyorsun her şeyin. Birimizin mesaj atacağını, ve her şeyin eskisi kadar sağlam ve sert olacağını. Ama unutma, bahis açıldı mı ayrılıktan bir kere. Buluşmaz ellerin ellerimle. Hoşçakal diyen geri dönmez Bayan. Unutma.
----------------------------------------------
Evet, çok karamsar ve depresif biriyim. Ama tahmin edebildiğiniz gibi hep böyle değilim. Ben de kahkaha atıyorum. Ben de eğleniyorum. Benim de hayata dair ufak uğraşlarım, heyecanlarım var. Yoksa nasıl yaşanır ki hayat? Nasıl? Bir anda gülerken, mahvoluyorum ben. Bazen sokakta, bazen gece uykuya dalmak üzereyken. Bazen dudaklarımda bir şarkı tüttüre tüttüre giderken. Duygusal ve melankolik bir aptal akranınızım. Ben o sizin hayatınızın dönüm noktalarında yaşadığınız üzüntüleri, her gün yaşıyorum. En kötüsü de, hiçbir sebep yokken. Anlatmama pek gerek yok sanırım. Çünkü hepiniz yaşıyorsunuz benim yaşadığımı. Evet siz! Hatta sen! Bu kelimeleri okuyan sen! Yaşıyorsun inkar etme. Eğer yaşamıyorsan çık git buradan, oturma bizimle. Bizim anlarımız pek uymaz birbirine. Kulaktan kalbe, kalpten dudağa gider bizim aşklarımız, şarkılarımız. En güzel kahkahalar bize aittir. Çünkü en acı bakışlarda bizimdir. Zıt varlıklarız. Ama kime ve neye diye sorarsan cevap veremeyiz. Bilmiyoruz.
----------------------------------------------
Kaybolmuş bir kolyenin ucunda gümüşten bir şarkı. Bir özlem tütüyor yine bacamdan sana doğru. Gökyüzünde ki en güzel yıldıza doğru. Ama aydınlatmıyorsun artık gecemi. Sen başka dünyaların yıldızısın artık. Başka ayların altında sevişirsin belki. Başka kumsallarda izlersin denizi. Benim omzum olmaz yattığın. Uykusuz sabahında düşün ben olmam. Nasılda acıtıyor içimi bunları yazmak. Sencillik kokuyor aynada ki yansımam. Gözlerin küsecek sana. Kalbin küsecek sana. Sana, aklına! Her zaman mantıklı olmayı seçtin. Oysa ben düşünmedim severken. Tıpkı düşünmediğim gibi ayrılığı. Önümüzde upuzun bir yol vardı, o yolda dinleyeceğimiz güzel sözler vardı. Bakacağımız gözler vardı. Hepsi şimdi özlenen sevgilinin mektubuna sarılmış kenevir misali. Nasılda sen kokuyor dumanı. En az bir senelik sakladım ben seni. Azar azar harcarım. Mantıklı harcarım hayalini. Doyurmaz biliyorum beni. Ama ben aç kalır yine de tadımlık yerim hafızamda kalan sesini ve gözlerini.
-----------------------------------------------
Buralara bakmazsın sen. O yüzden buraya yazayım dedim. Seni çok özledim. Ama sakın gelme. Sakın! İstemiyorum gelmeni. Hoşçakal diyen geri dönmez Bayan. Unutma.
-------------------------------------------------