Kimdik ki biz? Yalınayak çimlere basmanın verdiği o garip huzur, dilimizin ucunda olupta söyleyemediğimiz kelimeler bile olamadık.
Beyaz mahalle duvarlarını delip geçen bir yosun olmalıydık. Onun yerine ayın o masumsuz göz yaşı olduk denize fırlatılan. Başı kapalı çiçek desenlerinden, mezarın siyahı ve ölümün sarısını bahşetmeliydi bize o günahlı kişi. Kısa ve öz yaşamadan tutuk kaldık, tutuklandık birbirimize. Parmaklıklarım oldun. El ele tutuşamadığım parmaklar. Dudaklarının arasındaki çatlakta yapıldı ölüm ayinim. İnatla kalbime ibadet ettin aklımın dehlizlerinde tutsakken. Hayat geçirmeyen etine diktim ata erkilliğimi. Yırtamam. Koparamam. Hani dikiş tutmazdı tenlerimiz? Tuttum ben. Tenime diktim o alçantrak aşkını.
Ölü fareler, dans eden terlikler ve rüzgarda dağılan tütünden saçların... Affet beni, ama bana senin kokunu getirmeyen batı rüzgarlarının estirenini sikeyim.
Bir süredir yazılarını okuyorum, hatta bir ara tanışıp fikirlerine girmeye bile yeltendim. Lakin bu son yazında anladığım kadarıyla, beyaz mahalle duvarını delip geçen bir yosun olmak varken, gerçekten, o beyaz duvarın yıkımından başka bir şey değilsin sanki.Ağır buhranlı bir kalemin var, ve sen kendini bile kaleminin mürekkebiyle boğarken, nasıl da kalkıp yeşil bir yosun olup inceden inceye duvar deliklerinden sızmayı hayal edebiliyorsun tatlı tatlı? Ve sen.Hikayendeki zorlama kötü adam.Mutlu olduğunu da düşünmüyorum,sadece kayboluyorsun.Sevgilerimle,e
YanıtlaSil