Edemediğin küfürler, bitiremediğin sigaralar, dibini göremediğin şişeler, sıkıpta atamadığın yumruklar, boğazında düğümlendiği halde bağıra bağıra ağlayamadığın sebepler, gitme diyemediğin gidenler, kovaladığın gelenler, atamadığın nefret, bulamadığın şarkı, geçmişten kalan bir kaç hatıradan ibaretim ben. Senin çakırkeyf gecelerinde, sarhoş sabahlarında, elindeki sigaranın dökemediğin külünde yaşarım ben.
26 Ağustos 2015 Çarşamba
Heterochronia
Bu yazılar hiç tutmaz. Çivilemek lazım. Avuç içlerinden tutup, senin ruhuna. Kollarımın arasından kayıp giden ruhuna. Belki ilahilerle uğurlamak gerek. Bazen uğurlamak gerek. Elveda demeyi bilmek. Neredeyim ben? Hayatımla neler yapıyorum? Beş dakika önce neredeydim? Unutuyorum. Yaşadığım elvedaları. Birkaç hafta önce unutmaya söz verdiğim yabancıların yüzlerine gülümsüyorum. Ne yapıyorum ben? Gözlerimin önünden kayıyor dünya, yuvarlanıyor bedenim. Post modern kadınların ayakları altında cesedim.
--------------------------------------------------------------------------
-Öldürmeyi denemelisin kendini belki de.
-Daha önce denedik ya, olmadı. Beceremedik.
-Unutmuşum.
-...
-Başka birini bulmalısın belki de.
-Daha önce bulduk ya başka birini, olmadı. Beceremedi.
-Unutmuşum.
-...
-Belki de ona geri dönmeliyim.
-Daha önce ona geri döndük mü?
-Hatırlamıyorum.
-Unutmuşum
---------------------------------------------------------------------------
Gök kuşağı, kumsal, midyeci çocuklar, kağıt helvası bir de. Sıcak kumlar yakıyor ayaklarımı. Alelacele koşturuyorum denize. Basıyorum tabanlarımı soğuk suya. Kürk mantolu madonna'da orada. İzliyor beni. Asla bitiremediği kitabı, büyük gözlükleriyle. Utanıyorum bir çocuk misali. Ne kadar oldu kuru kafalı mayomla denize girmeyeli? Kilo vermişim yine. Düşüyor belimden. Bir adım, iki adım. Belime kadar yaklaşıyor soğuk su. Derin bir nefes. Atlayacağım. Nefesimi geri veriyorum. Çok soğuk. Acaba girmesem mi? Ama yarıya kadar da geldim. Tek bir atlayış. Bak sonra alışacağım zaten. Derin bir nefes daha. Yok yok girilmez bu suya. Girilir. Gir hadi!
Uğultular. Çocuk sesleri uzaklaşıyor. Açıyorum gözleri. Dibindeyim denizin, bira şişeleri ve deniz kabuklarıyla. Salvador Dali diyor ki ''Ya kolaydır, ya da imkansız.'' İmkansızdayım. Mutluyum. Kendimi öldürmeye çalıştığım, sevdiğim kadınlarca terk edildiğim, depresyon sandığım ergenliği bıraktığım, insanlara değer verdiğim gündeyim. Yeni bir hayat. Yeni ve mutlu bir hayat.
Bir balık görüyorum. Burnumun ucunda bakıyor bana. Konuşuyor benimle. Gel diyor. Gel. Çıkma dünyaya. Bitecek çünkü. Bu mutluluk sona erecek. Neden diyorum. Bir balıkla konuştuğumu umursamıyorum. Neden bitecek? Bir senemi verdim ben bunu haketmek için?
Hak etmekle bir alakası yok evlat diyor bana. Senin ruhun sakat. Zihnin hastalıklı. Hiçbir neden yok. Bu yüzden bitecek. Çıkma.
Hatırlıyorum.
''Bipolar bozukluk. Öyle merak edilecek bir seviyede değil henüz, rehabilitasyona gerek yok ama genetik olduğu için ilaç tedavisi yazacağım. Ayda bir yanıma uğra, ya da Eskişehir'deki psikoloğuna.''
''Kullanmam ben o ilaçları baba. Boşuna almayın. Her şey yolunda benim bu sıralar. İyiyim ben.''
Unutuyorsun yavaş yavaş diyor balık, beni de unutacaksın. Kendini de. Bir sene sonra, bu yaşadığın tüm anılar silenecek hafızandan.
Ölüyorsun yavaş yavaş diyor balık.
--------------------------------------------------------------------------
''Abi çocuk boğuluyor, yardım edin!''
''Böööööğğğrrr'' Tuzlu suyu atıyorum ciğerlerimden.
''Kardeşim iyi misin? Manyak mısın o kadar kalınır mı suyun altında?''
Cevap veremiyorum. Bir iki üç dört.. Dört dakika..
''İyiyim ben'' dedikten sonra ayağa kalkıyorum. Markette bir şişe şarap. İki paket sigara. Hava kararmış, yıldızlar belli bile olmuyor. Gölgem gülümsüyor ben eve geçerken. Odamın duvarları çığlık çığlığa. Duyabiliyorum sokaktan. Bekliyor beni karanlığım. Kollarını açmış, sarıp sarmalamak için bedenimi. Uyuşturucular, massive attack, yüksek dozda suistimal bekliyor beni. Kandırıyorum kendimi. Kandırmışım. Verdiğim sözleri unutmuşum. Terliyorum. Nikotin terliyorum. Çenem kasılıyor. Bağırmak istiyorum. Ruhumu kör edene kadar bağırmak. Kırmak aynaları. Mutluydum. Yarım saat önce dünyanın en mutlu adamı bendim. Büyümüştüm. Şimdi ise göz bebeklerim büyüyor. Bir sene. Koca bir sene. Koskoca bir sene... Bir.. Ben ne bok yedim bu sene?
-Belki de ona geri dönmeliyim.
-Hayır, o beni değiştirmeye çalışıyor, bana zarar veriyor.
-Ona o kadar çok şey yaptınki hepsinin intikamını almak istiyor.
-İkinizde hastasınız, seninle olmaya dayanamıyor. Artık ona sahip olup, zarar veremiyorsun. Bu seni çıldırtıyor.
-Başka birini bulmalısın belki de.
-Kadınlar hep var. Beni kurtarabilirler
-Baktın olmuyor, bırakır gidersin.
-Hastasın sen, bahanen var siktir olup gitmek için. Olmadı onları suçlarsın.
-Öldürmeyi denemelisin kendini belki de.
-Evet denemeliyim.
-Dayanamıyorsun.
-Sokak köpekleri gibi yaşadın, onlar kadar yalnız öleceksin.
-------------------------------------------------------------------------------
Tolga.
Sus! Tek kelime daha konuşma. Kıracağım parmaklarımı. Yazmak istemiyorum artık. İstemiyorum.
Seni çok özledim, bazı geceler seninle olduğum rüyalardan uyanıp, sigara yakıyorum. Yıldızları izliyorum. Böyle ağlıyorum ben.
Gerizekalı. Mahvettin herşeyi! Herşeyin amına koydun geçtin! Kolay mıydı lan bu kadar? Kevaşe!
Fark etmez. Ne olursan ol, bana çok büyük yardımların dokundu. Her zaman yanındayım. Sen benim ölümcek kadınımsın. Bayan I'msın. Sana söylediğim her cümlem, yazıldı buralara. Seninle yaşadığım her anı, anlatıldı başka kadınlara. Seni unutmaya çalıştığım her saniyeyi dinlediler zorla. Sensizliğinle güldüm. Seninle ağladım. Dedim ya yıldızlar, sigara bir de. Böyle ağlıyorum ben.
Bir adım arkamdan geliyorsun hala! Öndeyim ben. Bitecek bunlar, büyüdüğünü düşüneceksin. Bana geleceksin! Bam, bu sefer ben seni bırakacağım! Ödeşme zamanı asla bitmeyecek!
Senden intikam almak istiyor.. canını bilerek yakıyor.. bilerek. Başka adamların kollarında. Düşün. Düşün. Başka adamları öpüyor. Onların yataklarında yatıyor. Sen dokunmaya kıyamazken. Sinirlen. Sinirlen. Affetme. Affedermiş gibi yap. Sonra zarar ver bir anda. O güçlü falan değil, sen ondan bile aciz ve güçsüzsün.
Elimden ne geliyorsa yaparım. Tut yeter. Gerisini bana. Al kırık kanatlarımı, al kör gözlerimi. Her şeyim senin. Hepsine katlanırım ben. Gitme yeter ki.
Sen beni hayatın boyunca taşıdın sırtında. Güçlüydün. Çok güçlü bir kadındın. Ağladın, ama taşımaya devam ettin. Küstah ve alçaktım. Değerini bilemedim. Zayıfladı bacakların. Titredi. Taşıyamadın. Şimdi ise sıra bende. Gel, ağlarım en fazla. Küstahlık yap, çek git olmadık zamanda. Ben beklerim. Beklediğim gibi şimdiye kadar. Kaan Boşnak şarkılarında buluşuruz, bazense bir romanda. Yahut bir kumsalda, karlı yollarda. Biz birbirimize zincirliyiz.
Yeter ki senden gelsin hüzünler. Ben hallederim bir şekilde.
Seni sevmiyor bile..
Sus! Kapa çeneni!
Cevap vermeyecek. Üzüleceksin. Gelmeyecek. Bahaneler sunacak.
...
--------------------------------------------------------------------------
Ve Tanrı yarattı.
Adını Müzik ve Alkol koydu.
Biz dinledik, biz içtik.
Biz ağladık, biz bağırdık.
Biz her şeyin değişeceğini sandık.
Ve Tanrı sadece güldü.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder