''... comes from the embodiment of the bodies. Thus in this matter question has to be asked. Do waves belong to the sea or the coast itself? ''
im bleeding.
roll me an another cigarrette
roll my sleeves, too.
dont be sad
there will always be another rose to render the fucking concrete
''..with every increase in the degree of consciousness, and in proportion to that increase, the intensity of despair increases: the more consciousness the more intense the despair''
kanıyorum
bana bir sigara daha sar
parmak uçlarıma da yara bandı
üzülme
her yağmurdan sonra birileri boyar elbet siktiğimin gökkuşaklarını
---------------------------------------------------
Geceleri zor oluyor. Yani tüm bu beş senelik düzensizlikten sonra bir anda düzene girme bekleyişi. Eski alışkanlıklarım devam ediyor. Huzursuzluklar, içim içimi yiyor. Uykusuzluk çekmemi saymıyorum, zaten onlarca ilaç içiyorum onları gidermek için. Keşke kendimi gidermek içinde içebilsem. Yanlış anlamayın ben ölümden korkmuyorum, olay tabutların tek kişilik olması.
-----------------------------------------------------
özür dilerim.
bazen, bazen dayanamıyorum, ve bu da beni dayanılmaz bir adam kılıyor.
kıırıcı cümleler söyleyebiliyorum, çok kırıcı.
derim sertleşti biliyor musun?
daha sinirli biriyim.
eskisinden daha sinirli.
tense.
past perfect bile değilim biliyorum. future olacak mı bilmiyorum.
kanıyorum sürekli
bacaklarım, avuç içlerim.
kendimi yırtarcasına geçiyorum tırnaklarımı derime, kazmak için hissiz tabakayı.
bir öğlen uyandım, suratımda kırmızıya çalınmış.
hala sağ elim suratımda uyuyorum demek ki.
seninle bazen gerçekten konuşmak istemiyorum ama
konuşmayınca da canım yanıyor
o kadar alışmışım ki sana
derim sertleşiyor
daha sinirli biri oluyorum
eskisinden daha sinirli
shame
pişmanlık değil, daha çok shame
kimselere karşı değil, yanlış anlaşılırsa anlaşılsın o da umrumda değil ama
kendime karşı
ya rab diyip kalkıyorum oturduğum digitürk koltuğundan.
başım
siktir et başımı, annem geldi yarın pttye gidicekmişim.
eskisi gibi
sen onlara inanma
seni sevmelerin en güzeli yakından sevmek
---------------------------------------------------------------------
''...limited in time and space. He experiences himself, his thoughts and feeling as something separated from the rest, a kind of optical delusion of his consciousness. This delusion is a kind of prison for us, restricting us to our personal desires''
you know the
umm
story of a man who fell from the skyscrapper?
you do?
right then
what im about the tell you is something like that but not exactly
bunlar benim hislerim değil, üzüntü, mutsuzluk, pişmanlık, acı çekmek.. kim buldu lan bu kelimeleri veyahut köklerini? Fasça mı fransızca mı? Sevmiyorum anlatmayı, yazmaktan sıkılmaya başladım. Kelimeleri kullanmaktan. Benim hayatımın bir ismi var. Duygularımın, kahkahalarımın ve gözyaşlarımın. Seninle birlikte mutfakta, yer minderinde oturduğumuz gecede hissettiklerimin bir adı var. Neden var? Çünkü birileri bunu yaşamış, bana söylemiş adının o olduğunu. Ama eminim, adımdan bile daha eminim, o mutfak boşluğunda senden ve benden başka kimse yoktu. O halde nasıl bilebilirler kalbimin ne denli attığını, gözlerine bakmamak için bütün bulaşıklara yapışmış yemek artıklarını izlediğimi. Peki ya ilk otobüs yolculuğumuz? Muavin mi koydu benim hissettiklerimin adını? Sabaha karşı omzuma yattığında, omzumun üstünde sanki hayatım boyunca bir ağırlık varmış, sen başını koyunca kalkmış gibi hissetmemi? Ne demiş peki? Aşk mı demiş, sevgi mi? Tutku mu! Ben diyorum, ben seçeceğim. Ne hissettiğimi ben seçeceğim. Bir lunaparkta, dönen dolabın en üstünde senin yüzüne bakarken hissettiğim duyguya şey diyeceğim.. şey.. Trejivüyen.. belki de brejövo. Her gidişinde benden, beni her bırakışında, gözyaşları içine bulanmış suratına baktıkça kalbimde hissettiğim sızıya da Yurwadiel diyeceğim. Kendi sözlüğümü yazacağım gerekirse. Senin bana hissettirdiğin binlerce eşsiz duyguyu, en acısından en mutlusuna kadar.. hepsini yazabilmek için. Belki başkaları anlamasa da, yıllar sonra açıp okuyup, bir an bile olsun tekrardan hatırlayabilmek, yaşayabilmek için.
“..for example that our most private thoughts and emotions are not actually our own. For we think in terms of languages and images which we did not invent, but which were given to us by our society.”
what ever this is
still I cannot name
dont wanna see the finish line
even come to think about crossing it
---------------------------------------------------------------------------------------
mr frustration man... mr frustration maaan... ohhh he's mr frustratiiiing... soooo Frustratiing... sooo fru-fruckingstrating, hating man he is just a man...
oh yea
---------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder