23 Haziran 2013 Pazar

Aylak Kadın


 Sokağın başındayım. Burası sokağın sonu da olabilir. Yolun başı da olabilir. Elimde son tütünleri de yanmak üzere olan bir sigara var. Göğe bakıyorum, başım dönüyor. Yıldızları izliyorum. Hepsini, hepsini yutmak istiyorum. Tüm yıldızları yemek. Güzeller. Çok güzel duruyorlar oldukları yerde. Fakat hayat bana tek birşey öğrettiyse de, güzel olan hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor. Kalabilirdi. Yanımda kalabilirdi. Güzeldi. Çok güzel bir kadındı. Yanımda kalmalıydı. Olmadı. Belki de olduramadı. Acaba beni mi, yoksa benimle yaşamayı mı sevmemişti? Kime aşık olmuştu acaba, bana mı kurgularıma mı? Aşık olmuş muydu peki? Bilmiyorum. Sokağın başındayım. Gecenin sonunda son kalan sigaramıda yere atıyorum. Basmıyorum üstüne bu sefer, ardımda bıraktığım izmarit geceyi biraz olsun aydınlatmasını istiyorum. Uyuyamıyorum zaten kaç gündür. Yanlış anlaşılmasın uykusuz hissetmiyorum ya da başım ağrımıyor. Fakat, biliyorum çok garip ama, ait değilmişim gibi hissediyorum. Çevreme, dünyaya, odama, gözlerime, anlamsız bakan yüzüme, ince ve uzun parmaklarıma. Kilo veriyorum, çok hızlı. Sol gözüm acıyor nedense. Hakim olamıyorum bazen kendime. Neden terk etmiş olabilir ki? Belki korkmuştur. Belki sona gitmekten, sonu görmekten korkmuştur.

 Yazılarımın, şiirlerimin, hayallerimin baş kahramanı o aylak kadın; tüm bunları onun için yazdığımı söyledikten sonra siktir olup gitti. Söylemeseydim, yazılarıma, kurgularıma, yalanlarıma değil bana aşık olsaydı belki gitmezdi. Belki de şartlar uygun değildi değil mi? Belki.. Hani sayıyoruz ya sürekli, doğru zaman, doğru yer, doğru.. Hatırlamıyorum, ama belki de o doğru şeyler yoktu. Belki.. Belki de ben doğru adam değildim. Hayatta bundan ibaret değil midir zaten? Şartlar var deriz, her suçu o şartlara atarız. Sormayız hiç. Yere, zamana, kişiye suç atarız hep. İçimizde ki şeytanı görmeyiz. Ona dokunmayız. Onun hakkında konuşmayız. Doğru olup olmayan şey, şartlar değil insanın içinde ki şeytandır. O yoksa, o şeytan yoksa, geceler sabahlanamayacak kadar uzun, kadınlar aşık olunamayacak kadar anlamsız, ve şaraplar içilemeyecek kadar acıdır.

--------------------

 Buradan, bana tüm bunları yazdıran Aylak Kadın'ıma teşekkür ederim. Kaldırımlardan taşan kalabalıkta, dört duvarla çevrili odanda, iki kulaklığın arasında, yahut sokağın başında beni beklediğini biliyorum.

Ve söz veriyorum, seni bulacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder