En son nerede görüldüm onu bile hatırlamıyorum. Bazen ne düşündüğümü düşünüyorum. Bir iki üç.. Saniyeleri sayıyorum. Üç iki bir.. İyi ki varsın dediğimin insanların, hüzünlü bir gecede orta da duran bir paket sigara gibi azalmasını izliyorum. İnsandan küfre doğru evrim geçiriyorum. Kendimi hayatın yanlış yerine konulmuş bir virgül, birinci dereceden akrabalarına edilmiş bir küfür olarak görüyorum aynada. Gönüllü olduğum siyahtan vazgeçmek istiyorum, ama bu aralar kimse paylaşmıyor kırmızısını benimle. Birileri mavi getiriyor, kimisi sarı, yeşil.. Bana kırmızı lazım diyorum. Elim ayağım titriyor. Kıracağım kanatlarımı diye bağırıyorum, yolunu değiştiriyorlar. Suratıma bakmıyorlar bile.
Katillerin en çok korktukları şey nedir bilir misin sevgili okuyucu? Maktullerinin suratlarını sokakta görmek. İşte bu yüzden bakmıyor hayat suratıma. Korkuyor. Göz göze gelmemeye çalışıyor benimle. Bağırıyorum ardından, telefonla konuşurmuş gibi yapıyor. Koşuyorum peşinden, köşeyi dönüyor. Tıpkı nü resimler gibi, hayal edebiliyorum ama dokunamıyorum. Nü resimler demişken, bir kadın gördüm geçenlerde. Teni kağıt gibiydi tıpkı. O pürüz, o hışırtı duyuluyordu teninden. Eski kitap kokusu vardı üstünde. Yazmak istedim bedenine. Saatlerce gezdirdim ellerimi üstünde. Tıpkı o nü resimler gibiydi. O kadar güzel, o kadar çıplak ve bir o kadar kağıttı. Seni kitap yapacağım dedim. Ben portre olmak istiyorum dedi. Ama ben şairim dedim şiirim ol dedim.. Dinlemedi. Ressam bulmaya gitti. Bağırmadım ama onun arkasından hayata bağırdığım gibi. İzledim sadece. Yaktım bir sigara. İzledim.
----------------------------------------------
Bu gece elimde hiç papaz kalmadı be sevgili okuyucu. Paketimde bir tek var o da sigara değil. Güneş yine battı. Boş ver be okuyucu, üzülme. Bugünde olmadı. Ama belki bak yarın.. Yarın daha kötü olabilir. O yüzden boş ver be okuyucu. Gel yaşayalım bugünü. Dönelim gerekirse o paketin içindekini. Ve dünyada kalmış son şarkıymış gibi dinleyelim bu şarkıyı. Bir şarap var dolapta. Aç onu getir, karanlığa banalım. Ne zamanki yıldızlar sönmeye başlar, o zaman bırakırız. Aman ha, sakın yarım bırakmayasın acılarını. Ona da muhtaç olanlar vardır belki...
Olmadı mı sanki senin be okuyucu. Acı çekmek istiyorum dediğin. Ruhunun kemirilmesinden çok parçalanmasını istediğin. Hani içinde ki o orospu duygu çıksın istersin, yırtıp ciğerlerinde ne varsa. ULAN dersin.. Susarsın sonra.
Kelime dağının ötesine geçtin mi sen hiç okuyucu? Nasıldır bilir misin? Bir kadın vardır orada. Hep resim yapar. Etrafına hiçbir şey olmamış gibi gülümser. Ama bir o kadar da ağlar resimleri. Keman çalar sürekli kelimelerin bittiği yerde. Çello ve piyanoda eşlik eder. Tüm otlar kafa yapar orada. Tüm kumsallar huzur verir, tüm sessizlikler düşündürür. Orada konuşmana gerek olmaz okuyucu. Aklından ne geçiyorsa susar, dinler sessizliği. Fırça sesini, piyano sesini.. Hepsi aşık olur o kelimelerin ardında saklanan ressam kadına. Hain ruj rengi kırmızısıyla değil, gülümsemesinin parıltısıyla boyar o. Senin kalbinin atışı, ritmi verir onun fırçasına.
Sakın ha okuyucu. Sakın kalmak isteyesin orada. Ne Tanrı, ne hayat bilir oraları. Görmezler seni, duymazlar sesini.. Çok çekici geldi be okuyucu. Hadi bırak şarabı, yak sen çayın altını. getiriyorum ben sana o kadını...