14 Haziran 2014 Cumartesi

Benim paketimden içmek günah!

 Oğuz Atay'ın iç organdan binalarını görüyorum son günlerde. Hani o geçimsizce geçirdiğimiz günler var ya, bize geçiren günler gibi olmayan günler. Hem o günlerden birinde, çingene bir kızla yattım. Yatmadan önce bir kaç hikaye anlattı. Tabi önceden sigaralar(sigara içmek öldürür!) yakıldı falan neyse. Babası ölmüş.. E ne biliyim diyemedim bir şey. Seks öncesi ölü insanlardan bahsetmek genelde yaptığım bir şey değildi. Kızıl saçlı(''Anarşist saç tonu''nu yakalamış olmasına rağmen zihni hala pembenin tonlarında gezen) bir kız bana her insanda bir yaşama iç güdüsü vardır dedi. Sanırım anne rahminde unuttuğum şeylerden biri de o. Ya zaman çok hızlı geçiyor, Dorothy. Zaman cidden çok hızlı geçiyor. Dün gece hissettim.. Çimlerin, evet o seviştiğimiz çimlerin üstünde yalnız başıma uzanırken. Dudaklarım çatlamıştı yalnızlıktan. Ya da havanın soğukluğundan. Hatırlamıyorum. İç organlarım gıdıklanıyordu. Hani her gece bana yatmadan önce okuduğun hikaye kitabında ki prens vardı ya, küçük prens*. O geldi yanıma. Evet Dorothy. Anlatmaya çalıştı insanlığın aptallıklarını, büyüklerin nasıl içlerinde ki çocuğu boğduklarını. Dinledim. Evet Dorothy, sonra küfür ettim. Kovdum yanımdan. Kalbimle midem arasında bir sızı var biliyor musun? Bazen, çok alakasız olduğum zamanlarda bile bir anda geliveriyor ve dağıtıyor tüm mutluluğumu. Huzurumu kaçırıveriyor. Aşığım sandım başta. Hayır Dorothy, sana değil, o kıza. Hani o işte. Evet! Ama değilmiş. Alakası yokmuş. Depresyondaymışım.

-------------------------------------

 Hiç pas tutmayan o gözlerin!
Ben burada bir sancı taciriyle ticaret yaparken, mavi dehlizin ortasından bana gülümseyen, sigaradan sararmış gül rengi dişlerin.
Kedi köpekten sırdaşların, 70'lik saldırışların, 18'lik kalp atışın.
Kabuktan bulutların, kafein yağmurların, çıtırdayan yaprakların ve üzerinden hiç çıkmayan ramazan sabahı kokun.

----------------------------------------------------------------------------------------------

Yazarın notu; Uzun zamandır bloga yazı girememekle birlikte düşünce hayatımı da aksatmış durumdayım. Bir yandan kaçık bir kitap yazmanın verdiği sarsıntı ve bu senenin üstümde bıraktığı onlarca cevapsız sancıyla elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Hayatlarımızın geceleri kurduğumuz hayaller kadar güzel ve şehvetli olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ve unutmayın ki; Ars longa, vita brevis, occasio preaeceps, exprementum periculosum, iudicium difficile!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder