Yetti artık. Buraya kadar. Dayanamıyorum. Hayatın, insanların ve dakikaların akıp gitmesinden, sigaraların sönmesinden, şişelerin bitmesinden, her hikayenin sonunda kötü adamların kaybetmesinden bıktım. Keman sesiyle gelen özlemden, rüzgarla gelen duygulardan ve de zihnimin bulutlarından yağmur gibi boşalan düşüncelerden nefret ediyorum. Parayı öldürmek, adalete tecavüz etmek istiyorum. Nefes alan altı milyar insanı karşıma alıp bağırmak istiyorum;
'' Hepinizin amına koyayım ''
Tanrıya inanmıyorum. Hayata inanmıyorum. Aşka da inanmıyorum. Bir tek ölüme inanıyorum. Kurtulmak istemiyorum. 70 yaşına gelmiş bir mahkum misali '' Kurtulsam da gidecek bir yerim yok! ''. Ölmek istiyorum dünya denen mapushanenin tam ortasında. Eski haritalarda adı Dikili diye geçen hücremde. Deniz kıyısında oturup son bira şişesini de denize salladıktan sonra sormak istiyorum;
'' Hani özgürlüktü deniz? ''
Özgürlüğe dokunup, özgürlüğü görüp, gidememektir, terk edememektir deniz kenarında oturmak. Birilerinin, bir şeylerin seni metal bağladığını hissedersin gün aşırı. Asla özgür kalamayacaklarını bilenler beklerler yazı. Denizi serinlemek için kullanırlar. Daha hala kaçacaklarını düşünenler ise mevsime aldırmadan, kravatlarını çıkarmadan atlar denize. Geceleri hayatın amına koymayı düşlerken uyuyakalan insanlarsa sadece izler özgürlüğü. Rüyalarını bekler onlar. Tekrar uyumayı ve dünya denen illeti tekrar yakmayı beklerler. Benim için hiçbiri bir anlam ifade etmiyor artık. Özgürlüğü ben öldürdüm, kendi kafamda. Ve son şişeyi de denize fırlatıp bağırdım;
'' Özgürlük sadece bir heykeldir! Amerika'da yıkılmayı, hediyelik eşya satanların raflarında ise satılmayı bekler ! ''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder