Acı bir gülümseme senden bana kalan.
Yine mi başladı lan bu cümlemsi yazılar?
Kumsal gibi adamımdır ben. Deniz gibi kadındın lan sende. O kadar yakındık birbirimize, Ama ne ben gelebiliyordum sana, ne de sen dalgalarınla yıkadın beni. Bir tek o çizgimiz vardı. Hani insanların ayak izlerini bıraktığı. Sevişirdik seninle her medcezirde.
Çay ocağı kuruldu üstümüze şimdilerde..
Çay mı ocağı?
Varoluş acısı çeken, Tezer Özlü okuyan, Tom Waits dinleyen kızlarımız vardı kızıl kızıl. Ne oldu onlara yahu? Sarhoş olunca bir ayrı kokarlardı! Gereksiz münakaşalara girer, gereksiz insanlarla gülüp eğlenir, yasak tanımaz, olmaz der asla olmaz der yine yapar, bir türlü uslanmaz. Ne oldu harbiden onlara?
Güncelleme gelmiş galiba. Bu sıralar ressam, şiirbaz, aşık kadınlar dolu etrafta! Isınamadım gitti lan bi onlara..
Boş muhabbet yapmayı kes Tolga, boğuyorsun beni!
Geçen gece çıktım sokağa. Bir baktım uyuyor Eskişehir. Yoğun sis falan filan. Şaşırdım. Bir paket boyunca şaşırdım. Yok lan Eskişehir'in uyumasına değil. Kendi hayatıma. Hayata. Bir güldüm şöyle. Ama görsen, kaçak sigara gibiydi. Öyle acı, öyle çaresiz, öyle yasak..
Ben bir ilişkim olsun istemiyorum.
Döneceğim adam sensin, Tolga.
Tolga.
Tolga.
Hay Tolga kadar başınıza taş düşsün.
Zaman dursa. Çıksam şu kapıdan. Gelsem apartmanının önüne. Geçsem duvardan. Çıksam odana. İzlesem seni. Böyle bir kaç ömür boyu. Ya ben bunları yaparım yapmasına, kolay iş durdurmak zamanı, geçmek duvarları. Sen istemiyorsun işte, orada kopuyor benim kayışlar.
Yedi anahtar gerekiyordu senin kalbini açmaya. Bilirsin sen o yedi anahtarı. Yedinci bölümde ki yedi anahtar. İşte ben onların hepsini buldum. Sen niye istemedin ki yine de? Ben ne yapayım şimdi onları?
Terbiyesizleşme!
Sevmek korkusu var sandım. Sevmemek korkusu var sandım. Ulan çok şey sandım. Sanargezer oldum çıktım. Yanılgezer kaldım ya şimdi.
Ya bir saniye sen şu an nasıl beni düşünmeden sabahlarsın? Hani Tolga var, bıraktığın gittiğin falan filan. Acaba seni mi düşünüyordur, nasıl acı çekiyordur? Hiç mi yok? Hiç mi...
Makarna, Tavuk Tantuni.
Cumartesi. 14.
Boktan sinema filmleri, geceleri bomboş yürüyüşler ve plakası her yirmialtı olan arabanın önüne atlamacalar. (Fren sistemi yok onlarda)
Rüyalarımda görüyorum seni. Çoğu zaman geç kalıyorum üniversiteye. Olsun be. Yakında biter o rüyalar. Bitiyor çünkü biliyorum. Biliyorum ama inanmıyorum. Tıpkı Tanrı dedikleri enerjinin varlığı gibi. Biliyorum ama inanmıyorum. Çünkü zamanında çok inandım tanrıtanımazlığa ve sana. Ha denizleri ikiye ayırmışlar, ha sen asla dönmemek için gitmişsin. Ne fayda.
Çoğu şarkıyı dinleyemiyor, telefonu elime alamıyorum. Hamster almıştım ya, onu bile sevemiyorum lan seninle bir hamster muhabbetimiz oldu diye. Senin yüzünden sevgisiz büyüyecek hayvan.
Senin yüzünden sevgisiz öleceğim.
Ölü çocuklar büyümez Kaptan!
İzmarit mezarlığımda tüm hayallerimiz. Öldürdüğün çocukların, fırlattığın yüzüğün ve o güzel gelecek. Hepsi çürüyor şimdi. Ben mi ne yapıyorum? Yalnız kalmasınlar diye bir izmarit daha gömüyorum her seferinde. Bir damla daha şarap döküyorum çenemden oraya.
Neyse yeter bu kadar. Doldun gene içime. Hiç kanaması yaşıyorum.
İS TE Mİ YO RUM
hassiktir lan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder