Adam yavaş ve uyuşuk hareketlerle gömleğini giydi. Sol göğüs kafesinin üzerindeki morluklar hala görünüyordu. Parmaklarını kullanmayı tekrardan öğrenen eski bir felçli gibi geçirdi düğmeleri. Hafifçe ayağa kalktı, kırık aynaya yöneldi. Parmaklarının yardımıyla saçlarını geriye doğru taradı. Suratını gördü. Gülümsedi. Hala çirkinim diye iç geçirdi. Çantasını buldu, daha sonra da kitaplarını. Uysal hareketlerle yerleştirdi altı delik çantaya kitapları. Dünya'ya benzetirdi çantasını. Ne koyarsa koysun, dökülüyordu altından. Altında ki delik ise ölümdü. Alıp götürürdü her şeyi. Umursamadı. Huzurluydu. Belki de ilk defa aldığı nefes batmıyordu ciğerlerine. Belki de geceden kalma alkolün etkisiyle hissetmiyordu bir şey. Ve belki de arkasında ki dağınık yatakta çırılçıplak yatan kadının esmer vücudundan süzülen elleri izin vermiyordu başka bir şey hissetmesine. Adam biraz sesli düşünmüştü gene. Kadın yavaşça araladı gözünü. Doğruldu yatakta. Yabancı gözlerle baktı etrafına. Hatırladı geceyi. Sabaha kadar karşısında ki adamla yaptıkları dansı. Geceyle ilgili anıları azaldıkça, karşısında ki adamı gördü. Yatağın karşısında ki tabureye oturmuş iri gözleriyle avını izleyen bir vaşak misali kadını izliyordu. İncitmeden izlemeye çalışıyordu.
Kadının eli önce yatağın üstünde duran siyah saten kıyafete gitti. Giydi. Adam ağzını araladı.
'' Dün gece sen uyurken dışarı çıktım. İzledim tüm şehri en alt noktadan. Birkaç sokak ismi ezberledim. Birkaç kişiyle kavga ettim. Birkaç barda, birkaç farklı alkol aldım. Fakat en güzeli bir parka gittim. Adı Kurtuluş'tu. Koşarak geri geldim otele. Buldum diye fısıldadım kulağına, çıkışı buldum. Kurtuluş'u buldum, çıkışı buldum. O sırada üstünde ki battaniye açıldı. Baktım sana. Her şeyine. Üstünü örttüm yavaşça. Aptalca dedim sonra tekrardan kulağına. Hepsi aptalca. Hayatımda yaptığım tek doğru seninle dibe batmak. Kurtulmak istemiyorum. Dün gece ben sana hayatımı adadım. ''
Kadın biliyordu bunların yaşanmadığını. Çünkü sabaha kadar sevişip, dans etmişlerdi. Çünkü Ankara'da değildi nefes aldıkları yer. İstanbul'du. Çünkü adam uyuyakaldıktan sonra sayıklamıştı sabaha dek. '' Seviyorum '' demişti. Belli etmedi kadın. Gülümsedi. Giydiği siyah sateni, geri çıkardı. Adam gülümsedi. Gömleğinin düğümlerini açmadan, kafasının üzerinden geri çıkardı. Kadın belli etmedi tüm olan biteni, çünkü aşıktı. Çünkü hiçbir şeyin bir anlamı yoktu. Kayboldular. Şafağın ortasında, gecenin sonunu yaşadılar. Yatağın ortasında, hayatın sonunu yaşadılar.
Doğru zaman diye birşey yoktur. Zamanı doğru yapan doğru kişi vardır.
Doğru yer diye birşey yoktur. Yeri doğru yapan doğru kişi vardır.
Bir tek doğru kişi vardır. Önemli olan onu bulmaktır. Önemli olan onu bulmak için her engeli aşmaktır. Her fedakarlığı yapıp ona ulaşmaktır. Önemli olan özlerken kavuşmak değil, kavuştuktan sonra da özlemektir.
yazilarina sarilabilir miyim guzel adam?
YanıtlaSil