A kadınından B kadınına saatte 140 umut\düş'le giden bir adamın hikayesinden.
Saygılarımla.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Zaten başımıza ne geldiyse solumuzdan gelip, geçenlerden geldi. Saatler mesai bitimi, sokakların aceleci ve yorgun olduğu saatlerdi. Herkesin önüne bakıp yürüdüğü, kalabalığın bir otobüs gibi insanları alıp, gidecekleri evlerine, koltuklarına bıraktıkları saatlerdi. Hiç sevmediğim saatlerdi. Şimdi diyeceksiniz ne alakası var yahu gelip geçmeyle? İşte ben o kalabalıkta, gördüm onu. Kırkı çoktan çıkmış cenazemi. Söylenmemiş, söylenememiş kelimelerimi. Bir bıçak saplandı şakağıma. Hissedemedim ellerimi. Kayıverdi sigara elimden, düşünmedim yitirdiklerimi onu unuturken. Sadece baktım, kazıdım aklıma o anı. Aylar sonra. Bir sokakta, tam onu unutmuşken gördüm. Aylarca sokaklarda sabahladım görebilmek için. Bir akşamüstü mesajı gibi çıktı karşıma, bir kebapçının önünden geçerken. Garip duygular içine, bir tutam feryat, bir tutam özlem, bir avuç mutluluk sardı içimi. Neden mi mutluluk? Bakmadı çünkü bana. Baksaydı eğer, çarşı karışırdı. Baksaydı eğer, gözlerimiz kesişecek, yine kan revan içinde kalan benim ruhum kalacaktı. (Kalbim diyemiyorum sevgili okurlar, nerede olduğunu ben dahi bilmiyorum.) Çünkü baksaydı, yakalayacaktı gözlerimi. Yakalasaydı, ben duracaktım; O ise yürümeye devam edecek, kalabalığın onu götürdüğü yerleri gezecek, birkaç adım sonra, benim olmadığım durakta inecekti. Ve ben o durağı bulabilmek için, karış karış edecektim tekrardan. Beni görmediği için mutluyum.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sessiz ol. Duyuyor musun? Kalbinden, ciğerlerinde su toplamış okyanuslara göç eden martıların çığlıkları yankılanıyor gözlerinde. Ne sanıyorsun sen? Göremez miyim? Anlatmaz, vuramaz mıyım yüzüne hepsini? Kısık sesinle bana cevabını bildiğin sorular sorduğunda gülümseyip istediğin cevabı vereceğimi düşünemedin mi? Bakışlarımı ve hikayelerimi unutabileceğini mi sandın?
İçtiğin kahvenin kırk yıllık hakkını unutmuş gibi,
Tüm duygularını eline alıp, gazeteye sarmış, umutsuzca saklıyorsun hala.
O kumsal, gözlerimde;
O gazetede de ölüm ilanım, üçüncü sayfa haberlerinin arasında kaybolmuş.
Hanımefendi.
Uçurumun kenarına doğru sürüklüyorsunuz kendinizi.
Yastığınızın soğuk tarafını çevirirken, kayboluyorsunuz odanızın karanlığında.
Rüyanızı değiştirecek kadar dalıyor gözleriniz kapıda asılı olan cekete.
Düşüncelerinizi duyuyor gibiyim.
Korkularınızı tadıyor gibiyim.
Ben biraz siyah,
Biraz siz,
Az mı az kül tablasında unutulup sönmüş türküler gibiyim bu akşam.
Kumların arasına karışıp gitmiş anılarım, acılarım.
Tüm trafolara kedi girmiş,
Ne kadar insan varsa bir konser salonunda.
Ve biz seninle;
Kız kulesine doğru atılan ufak kulaçlarda birlikte,
Ciğerlerindeki okyanusta.
Üstümüzde martılar çığlık çığlığa asılı kalmış,
Saçlarındaki tütün kokusu uçuşurken karasalın en sert mevsiminde.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder