''Burada yatacaksın artık.''
Elinde valiziyle, tahta kapının önünde dikiliyordun. Ailendi seni buraya terk eden. Kızamıyordun ama onlara nedense. Misafirdin artık. Birkaç günlüğüne tatil yapmaya, işlerini halletmeye gelmiş biriydin. Elinde ufak bir valiz bile vardı. Ne bekliyordun? Bunu. İlk önce üstünü boyadılar anılarının, daha sonra yüzlerce kez masturbasyon yaptığın, ilk kez cinsel ilişkiye girdiğin, uykusuzluğun başladığında dört döndüğün yatağı sattılar. Ciğerlerini parçalayarak, gökyaşı* dökerek içtiğin sigaraların mezarlığına bakan pencereyi aldılar şimdi de elinden. Hayat bile her aldığın nefesi öldürürcesine geri istiyordu. Ailen daha masum duygular mı besliyor sanmıştın?
Bırakıyorsun valizini ikinci el çekyatın tekine, kapatıyorsun kapını giyinmek için. Oturuyorsun ceketinin üstüne. Başın ellerin arasında düşünüyorsun, izlerken karışla birkaç saniyede ölçülebilen odaya. Merhaba diyorsun. Ufak bir oda belki ama bu sonsuz boşluğa dalıveriyor gözlerin. Kitaplığın, posterlerin, çift kişilik yatağın..
---------------------------------------------------------------------
Yapılan işin saçmalığı; seyirci sayısıyla doğru orantılıdır.
---------------------------------------------------------------------
Yapılan işin saçmalığı; seyirci sayısıyla doğru orantılıdır.
---------------------------------------------------------------------
Oysa ne büyük öğütler verdi güzel şair babalarımız. Bırakmayın dediler yarına sevgileri.
Yak şunu artık, yak! Beynim çatlıyor diyorum anlamıyor musun? Guguk kuşu yuvası var kafamda sanki, uçamıyorum üstünden.
20'lik diş ağrısı, bademcik sancısı, mide bulantısı, cinsel organ kuruluğu, boyun morluğu, diş etlerindeki şişlik, dudaktaki çatlak, kaburgadaki sızı ve de kalbin içinde sekiz çizen solucan.
Ve elbette ki sevgilim, okuduklarımızı çakacak bir adam yahut kadın yoktu o sıralar kafamıza şefkat dolu çivilerle. Tutunamadı o güzel kantolar, sayfalar. Döküldü yere, yerlere. Üstlerinde şimdilerde kırk iki numara bir botun izi geziniyor, arada ben elimi uzatıyorum tekrardan almak için.. Yarınlara sadece sevgiler değil, onlarda kaldı sevgilim. Yarınlar bile, yarınlara kaldı. Biz şimdi burada, birbirimize sahipken, hiçbir şeye ait ya da sahip değilmişiz gibi olmamız ondan öte. Hiçbir anlamı yok çünkü. Çünkü şiirler, şarkılar, devrimler, romanlar olmadan hatalı üremekten farkı kalır mı o çığlık çığlığa sevişmelerin, ıslak öpüşlerin..
Yırtıp şu duvarları kağıt gibi, koşacağım aralarından. Aç ulan diyeceğim, aç kalbini. Sevemiyorsun, sevmeyi bilmiyorsun demek, bacaklarını açmak kolay ardından. Sok parmaklarını bu sefer göğüs kafesine, gün yüzü görsün iç organların. Takma tırnaklarını geçir kalbinden, bir çengel gibi çekip aç kapaklarını.. Çok uzak gezegenlerden, çok yakın cennetlerden düşüyorum. Ben bu gökyüzünün altında, ben bu yastığın her iki tarafında da çok üşüyorum. Girmek istedim, dönmek istedim. Annem açmadı kanlı rahmini tekrardan. Zaten yararlı olsaydın, atmazdı vücudum seni dedi. İstemedi o, ama sen iste olur mu? Aç kalbini. Diyor ya Cemal Abi ''Annem çok küçükken öldü. Önce öp, sonra doğur beni.''
Dilin ucundaki yara, eski günlerin anısına dinlenen şarkılar, kafandaki hiç susmayan kadeh sesleri ve ağzından bir türlü geçmeyen o acımtrak rakı tadı. Kirpiklerine düğümlü çizgi film ağırlıkları, imkansız aşk misali vicdan azabın ve tonlarca para verip içmediğin mathilda avcu dolusu hap.
bir kadın..bir kadın eliyle bir yıldızı işaret etti
adam ona, o yıldızı armağan edeceğini söyledi
kadın inandı
işte bunun adı AŞK'tı
kadın inandı ilk görüşte aşka
ancak ilk görüşte olan arzu, ihtirastı
adam yalnızdı,yapayalnızdı
istediği tek şey ölümcül bir aşktı
ikiside inandı ilk görüşteki aşka
ancak görünen aşk değil ihtirastı
aşk ilk görüşte değil, ilk dönüşte olandı..
-HKA
----------------------------------------------------------------------------HKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder