12 Kasım 2015 Perşembe

/Sıradan bir yazının, herhangi cümleleri/


Biraz içim dışımda bu akşam. Adeta gün yüzü görmek istermiş gibi tüm iç organlarım. Ellerine kalbimi almış, göğüs kafesimin kemikten parmaklıklarına vuruyor.

'Gardiyan! Sigara getir bize.'

Eski bir yeşilçam filminden aklımda kalan tek bir konuşma.
'Buraya seni görmeye gelmiştim. Ama artık seni görmek istemiyorum'

Ve soruyor kan revan bana.
'Her şey senin istediğin gibi mi olmalı hep?'

'Olmalı. Fakat olmuyor. Bende inadına yaşar gibi istiyorum hep.'

'Yaşamak istiyorum.'

'Olmuyor.'

'Olmalıydı.'

'İnadına yaşar gibi.'

Düşünüyor, var olamıyorum. Seviyor, aşık olamıyorum. Doğru olan olayları, yanlış insanlarla, doğru olan insanları, yanlış zamanlarda, doğru olan zamanlara ise yanlış olguları doldurmakla geçiyor gençliğimin en mutlu olmam gereken yılları.

Sevdiğim, seviştiğim, ağladığım ve hatta kanadığım her anı gün yüzüne çıkıyor bu gece.

Sakallar hatırladı.
'Sen benim hayatsızlığımsın ulan.'
Saçlar unutmaya pas tutmuştu. Kalbin en soldaki kırığı sızladı. Eski günlerden bir şarkıyı çaldı ve de kulak. Anksiyete küflenmiş tahtından kalkıp şöyle bir tokat attı surata. Gözlerime bak dedi gözlere. Sineztesi esti, burun titredi bir sincabın burnuymuş gibi ve kokladı hüznü. Bipolardan kıvılcamlar yükseldi. Sigara paketi bir yumruk attı dudağa. Yaraya bir sigara bastı eller. Gojan Bregovic vardı sonbahar orkestrasının başında o zamanlarda. Ne kadar olmuştu uzun bir yolculuk yapmayalı yahut aşık bir erkeğin bedeninde gezdirmeyeli tırnaklarını.

Özledi kadın.

Özledi mi kadın?

Şiir okudu kadın. Eski bir şarkıyı, farklı notalarda dinledi. En iyi yaptığı şeydi. Her seferinde daha çok sevmezdi belki ama.. Her seferinde ilk seferdeki gibi severdi.

'Benim biramıda açar mısın?'
'Bak, şu boşların arasında belki vardır.'
'Şu bira getiren adamın numarası neydi?'

Geceleri gel.
'Akşam on'dan önce gelirsen de bira al.'

'Zor be kadın. Ama sen dur bakalım. Yakında yeni bir gezegen bulunur nasıl olsa!'

Kurumsal aşklar bunlar. Pardon.. Kumsal aşklar bunlar. Ellerini tutuyorsun. Parmaklarının arasındaki boşluklar öyle güzel, soğuk doluyor ki. Ayıkken sevişmek gibi, gidiveriyor hepsi bir bir sonra.

Maktulü olduğum tüm cinayetler sararmaya yüz tutmuş, cam silmek için kullanılan gazetelerde.
Hala bitmedi on altı yaşında öldürdüğüm bir kadının davası.
Bu küflenmiş hapishanede her gece,
Haber bekliyor,
Çürüyorum.
Biliyorum.
Bir gün birileri gelip diyecek ki,
Pardon.
Güleceğim bende.
Ağzımda dişlerimden beyaz bir glockla.

'Senden daha kötü durumlarda olanlar var'
diyorlar.
Daha çok üzülüyor, kahroluyorum. Onlardan kötü durumda bir başıma kalana dek.
Moralimi düzeltmek için söyledikleri ne varsa, bipolarımı daha çok bozuyor.

Kasımda ölmek zor.

Vizeler

Ne kadar büyük, ne kadar küçük olursa olsun bir kağıt bile bir yere kadar katlanıyor. Benden nasıl beklediniz katlanmamı?

Sanırım ondokuz seneye yetecek kadar küfür ettik, seviştik ve de kadeh kırdık. Kadehten çok kalp kırdık.

Neden her kırdığım kadeh için bana bağıran annem, kırdığım kalpler karşısında sessiz kaldı,
Kırdığımız kadehler, kalplerden neden hep daha değerli oldu Dorothy?

Dorothy?

Hoşgeldin.

Bekliyordum seni.
Aslında beklemiyordum, ama ne zaman beklemesem, hep geldin.
Beklemiyorken gelmenden çok, beklemiyorken beklemeye alıştım.
Karmaşık değil mi?
Düşünme şimdi bunları. Soko çalıyor. Hatırlıyor musun?
Kalp atışım hızlanıyor gereksiz yere Dorothy.
Heyecanlanıveriyorum, düğümleniyor boğazım, gözlerim doluyor.
Hüzünlü hüzünlü sevinçlerimde bile ağlayamıyorum Dorothy.
Bu şarkı olmasın lütfen demiştin,
Hüzünlü hüzünlü sevişmelerimde bile gülemiyorum Dorothy.
Tüm hayatımı yazdım buralara. Farklı isimler taktım günahlarıma.
Arada bir bakıyorum da..
Neden senden kaçmak, seni aramak ve bulunca tekrardan kaçmak üstüne her şey?
Neden sorusunun cevabını betimlemeler verir diye okudum.
O kadar unutmuşum ki seni, tekrardan anlatabilmek için, tekrardan neden diye sorabilmek için okuyorum kendimi.
Seni hatırlamak için aynaya bakıyorum Dorothy.
Saçlarımdan utanıyorum.
Belki sende aynaya baktığında beni görüyorsundur diye.
Yorulmuşsun.
İnkar etmeye başlama.
Seni, kendimden bile iyi tanıyorum.
Ben seni benden daha iyi tanıyorum Dorothy.
Anla işte!
Ben seni Tolga'dan daha iyi tanıyorum.

Ne zaman yakacaksın bir sonraki sigaranı?

İnanır mısınız sevgili okurlar?
Yazamadığımdan değil de, yazmadığımdan yazamıyorum bu seferde.
Çünkü yazarsam;
Şarkılar çalmaya başlayacak kafamda.
Ölü insanlardan çok diri diri gömülü insanlar göreceğim sokaklarda.
Harfler gelecek, gözlerim dalacak her gördüğü boşluğa.
Katlanamayacak, incelmediği yerden kesmeye çalışacağım dudaklarımdaki bıçaklarla.
Bir tebessümle sarılacağım önümdeki sigaraya.
Dişlerimi, peri tozuna dönene dek sıkıştıracağım,
Ve bağıracağım,
Şarkıyla birlikte,
'Geçmiş zamanın hikayesini yaşıyoruz bu akşam kafamdaki okyanusta.'

Oksijensizlikten ayığız üstüne bir de.
Baloncuklar yükseliyor ağızlarımızdan.
Midemi bulandıran, düşündükçe beynime iğneler batıran mavilikte.

Kaç sene önceydi bundan, tüm bunlardan pek hatırlamıyorum. Bir de şundan tabi. Ama ondan değil. O bayadır buralarda. Onun hikayesi zaten bu da. Bundan ve şundan önceleri yani.

Kadir birkaç yıldır böyle bir durum yaşamamıştı. Hatırlamıyordu ya da. Şarkı sözlerini hatırlamak gibiydi onun hayatı belki de. Bizler gibi yani. Dinledikçe hatırlıyordu. Ve şarkının son notasında tekrardan unutuyor, başı dinlemem lazım ilk önce diyordu. O kadar acıyı tekrardan yaşamam, onca hatayı tekrar yapmam gerekiyor diyordu. Çünkü o da bizler gibi, hayatın ritmini, yaptıklarının sonucunu unutan bir insandı.

Balıktı Kadir. Balıkların hafızası gibiydi onunki. Kimse tam emin değildi, ama unutkan olduğuyla ilgili söylemler dolaşıyordu arkadaşları arasında. Ya da o öyle anlatmıştı. Tıpkı balıkların intihar etmek istemesiyle ilgili. Kadir öyle düşünüyordu en azından. Balıklar yem olduklarını bilerek ısırıyordu oltaları. Unutmuyorlardı. Unutmuş taklidi yapmayı seviyorlardı. İnsanları aptal yerine koymak uğruna, canlarını verirlerdi. Biraz balıklara benziyordu Kadir'de. O da öyleydi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hayal kırıklığına uğrattığım herkesten özür dilerim. İstediğiniz gibi biri, umduğunuz gibi biri, bildiğiniz gibi biri asla olamadım. Özür dilerim.

Geldik, sonunda başardık, dalgaların sonundayız, burası evrenin kıyısı. Kemerlerini sıkı bağla Dorothy, çünkü Kansas yok olmak üzere.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder